YEDİ BİLGE YEDİ GÜZEL ADAM
YEDİ BİLGE – YEDİ GÜZEL ADAM İÇİN
Besmele, hamdele ve selveleyle
Adam, gecenin karanlığına karşı bir el feneri bulundurdu. Bir çoban, geceyi aydınlatmak için ateş yaktı. Bir bilge kişi, kitabını aydınlatan mum ışığını çok sevdi. Bu nedenle karanlık her zaman vardı, karanlık insanın imtihanıydı. Gece, her gün gelip yakalar insanı. Buna karşı ateş, ışık ve enerji gereklidir. Kandillerin, gaz lambalarının, lükslerin, fenerlerin, çıranın, ateşin ve elektriğin varlığı insanın yürüyüşüne de işaret eder. İnsan karanlıktan güneşe doğru yürümeyi hep geliştirmiştir. Gecenin karanlığında yürüyen kişi bir süre sonra ayrıntıları görmeye başlar, çünkü göz karanlığa alışmıştır. İnsan, karanlığı kovma adına bilgiyi, hikmeti aramayı sürdürür. Bilir ki arayan bulur ancak. Bu arayış şiirin ta kendisidir. Şiir arayarak ulaşır hakka. Avarelik, bilge insana has bir özellik değildir. Bilge, “geniş ve derin bilgi sahibi olan, bunu en doğru ve en faydalı şekilde kullanan kişidir” diyor Kubbe Altı Lügatında.
Bilgeliğin belirleyici unsuru; hangi alanda sorular sorulursa sorulsun verilecek en doğru, en ikna edici cevapları bulunur. Bilge, bilendir, bildiğinden emin olandır. Toplum hafızasını süsleyen değerler; o toplumun geçmişten günümüze kadar sürüp gelen değerleridir. Değer üreterek topluma yol göstermek, ruhlara berraklık kazandırır. Gönülleri genişletir. İnsanlar arası uhuvveti, kardeşliği, anlayışı güçlendirir. Şairlerin, sanatkârların işi budur. Estetik algı geliştikçe, şiire insan daha çok ihtiyaç duyar. Asli ihtiyaçlar diye düşünülen yeme, içme, barınma, geçim şartlarının halli gibi hususlar giderildikçe insanoğlu estetiği daha fazla görür, şiiri, sanatı ve edebiyatı daha çok önemser. Aslında sanatkârın var oluşu, üretişi zorlukların yoğunluğuyla birlikte bir başkaldırı, bir nida ya da bir çıkış yolu aramasındadır. Bu nedenledir ki üzerinde durduğumuz ediplerin, şairlerin yetiştiği ortam, eserlerini daha ciddiye aldıklarının da birer kanıtıdır. Eserler, kolay zamanların ürünü değildir.
İhtilallerin, devrimlerin, şiddetlerin, idamların, yıkımların, yok sayışların karşısında direnen insan, güçlü insandır. Bu gücü ifade eden, eserleriyle katkıda bulunarak gönüllere su veren, ruhlara nefes üfleyense şairlerdir elbette. Şairliğin itici gücü biraz da yaşadıkları, tanık olduklarıdır. Hayatın zorluklarına karşı verilen mücadele insanı canlı tutar. Düşünceyi diri tutar. İdealistliği diri tutar.
“Yedi Bilge” biraz da bu menzilde acı çekmiş, eziyet görmüş, zindana düşmüş, çileler yumağından eserler üreterek hale ve geleceğe yıldız olup yol gösterenlerdir. Necip Fazıl’ın, Sezai Karakoç’un, Fethi Gemuhluoğlu’nun, Nuri Pakdil’in, Erdem Bayazıt’ın, Mehmet Akif İnan’ın, Rasim ve Alaeddin Özdenören kardeşlerin, Nazif Gürdoğan’ın ve “Yedi Güzel Adam” şiirini yazan Cahit Zarifoğlu’nun bilgeliğidir. Duruş ve inanç sahibi insanların, müminlerin sanata, edebiyata, fikre, düşünceye, şiire verdikleri kıymetin insana verilen kıymet olduğunun ispatıdır.
Dergiler, fikrin, sanatın ve şiirin mutfağıdır. Dergiler, karanlığa karşı koyan çoban yıldızıdır. Düşüncenin inşasında ana damardır dergiler. Bu nedenle okumanın, aydınlanmada önemli rol oynadığı muhakkaktır. Necip Fazıl’ın “Büyük Doğu”suyla başlayan yenilenme ve aydınlanma gayreti, insanın kendisini idrak etmesine yöneliktir. Abdulhakim Arvasi hazretlerinin nazarıyla metafizik bir akımın diriltici iksiri “Diriliş”in doğuşunu da bize haber verir. Sezai Karakoç bir “Diriliş Medeniyeti”ni hafızalara kazır. Bu mücadelenin edebiyatsız olmayacağı kesindir, bu nedenledir ki devreye “Edebiyat” girer. Nuri Pakdil’in edebiyatı kavrayışı diğerlerinden dil olarak farklı, yöntem itibariyle farklıdır. Öz itibariyle aynıdır. Bu üç hareketlilik bize dördüncü bilge topluluğunun evrensel anlamda bir ümmet çizgisini savunma alanı olan “Mavera” düşüncesinin yolunu açar. Ötelerin ötesinden gelen bir haber gibidir “Mavera”. Demek oluyor ki sanat, insanı aydınlatır. Şiir, insana huzur verir. Şiir, insanı büyütür. Dergilerin bu anlayışla var olduğunu ve insanın iç dünyasındaki derinlikleri görme, gösterme, içindeki, dünyadan dışındaki dünyaya müdahale etme hakkını ele geçirme hamleleri sağlar. Cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte dergiciliğin yalnızca Türkiye’de değil bütün bir dünya ülkelerinde de birer vakıa olduğu kesindir. Düşünce mücadelesi, bir medeniyet mücadelesidir. Şiir, bu nedenle ahlaktır. “Yedi Bilge” biraz da “Yedi Güzel Adam”ın anlaşılmasına katkıdır. Yaşadığımız toplum, ürettikleriyle de var olan bir toplumdur. Dolayısıyla şiir, hayata müdahale eder, bu yönüyle her zaman devrimci bir söylem gücüne sahiptir. Bu müdahaleyi de şairler ve sanatkârlar yapar. “Yedi Bilge”, somut tasnif yerine soyut bir geleneğin varlığını da söyleme gayretidir. Simgesel anlamıyla daha da evrensel üçlerin, beşlerin, yedilerin, kırkların geleneksel kültürel bir değer olduğuna da vurgudur. Yedi, bir başka açıdan da “Ashab-ı Kehf”in gündeme alınmasıdır. Bire yedi veren Allah, yediye yetmiş, yetmişe yedi yüz verir. Tıpkı bire onbir, on bire yüzonbir, yüzonbire binyüz onbir’in yan yana gelişindeki sırırın da ifadesidir. Bir başka anlatımla Necip Fazıl’daki dört inanmış adamdaki soyut anlamın kırka, sayısız anlatıma yönelinmesidir. Burada inanmış, itikadı düzgün, basiret sahibi ve baktığına, tuttuğuna, dokunduğuna, müdahale ettiğine, söz söylediğine “Allahın nazarıyla” yönelişin de ifadesidir. “Yedi Bilge”, bireyin kendisini idrakidir.
Bu idrakle samimi bir gayret içerisinde uzun yıllara varan değerlendirme yazılarımızdan bir bahar çiçeği dosyasıyla sizin ellerinize, evlerinize, yüreklerinize konuk olmaya geldik. Bundan sonrası siz kıymetli okurlara aittir.
Bu eserin hazırlanmasında emekleriyle, zamanlarıyla bana destek veren aileme, eşim Ayşe, kızlarım Tahire, Ayşe Betül, Merve, oğlum Ahmet Faruk’a, damadım Mehmet Kösem ve torunum Bahadır Selim’e, müteşekkirim. Paradoks’un sahibi Mustafa Sabri Beşer ve kitabın editörü yeğenim Abdussamet Garip’e de kalbi teşekkürlerimi sunuyorum.
12 Mayıs 2014 – Ümraniye