Hoşgeldiniz

TWITTER FACEBOOK

Salih Mirzabeyoğlu

Ana Sayfa » MAKALELER » Salih Mirzabeyoğlu

Salih Mirzabeyoğlu bir dava adamı demektir. Samimiyet ve İslâm’a teslimiyetin timsali olmuş bir mümin, bir mücahittir. Kur’an ve Sünnet çerçevesinde fikriyatını oluşturan, ruhunu ve aklını ona göre yoğuran, sırat üzere yürüyen, dava anlayışından asla vazgeçmeyen bir adam Mirzabeyoğlu

Bu hafta Salih Mirzabeyoğlu’nun şehadetinin sene-i devriyesi. Salih Mirzabeyoğlu’nu tanır mıydınız?

Salih Mirzabeyoğlu’nu 1976 yılında İstanbul’a geldiğim sene tanımıştım. Üsküdar’da bir elektrikçi dükkânı vardı o dönemlerde. Dükkâna sıkılıkla gidip geldiğim, Üsküdar’a sıklıkla gidip geldiğim dönemlerden itibaren kendisinin kültür, sanat, edebiyat, şiire olan vukufiyetini fark ettiğim için belki, Üsküdar’a gittiğimde gitmem gereken bir yer olarak orası hep aklımın bir yerinde durmuştur. O günden bugüne rahmetle andığımız Salih Mirzabeyoğlu’yla doğrudan yahut dolaylı olarak bir irtibatımızın vardı.

Mirzabeyoğlu niçin ehemmiyetlidir?

Salih Mirzabeyoğlu ehemmiyetlidir; çünkü Büyük Doğu düşüncesinden, Üstâd Necip Fazıl’dan beslenmesine rağmen İBDA dünya görüşünü ortaya koyarak kendi diyalektiğini oluşturmuş, kendine özgü bir dil kullanmış ve bugünün gençliği için de yeni bir çıkış yolu olacak önermelerde bulunmuştur. İBDA ile kendisini ortaya koymamış olsaydı bugünkü Salih Mirzabeyoğlu olmazdı. Çünkü Büyük Doğu’yu ihdas eden bir Necip Fazıl vardı. Salih Mirzabeyoğlu kendi iddiasını oluşturdu, kendi diyalektiğini oluşturdu; ama bunu Büyük Doğu’ya bağlı kalarak yaptı. Yeni şeyler söylemek için gayret etti. Özellikle Moro Destanıyla başlayan çizgide, şiirdeki o rahat söyleyiş şekliyle diyalektik düşünceyi kelimelere sirayet ettirerek kavgacı bir üslupla mücadelesini verdiği dava için ortaya koyduğu ömrü şiirleriyle anlattığını söyleyebiliriz.

Hayatı boyunca Üstad Necip Fazıl’la yan yana duran Mirzabeyoğlu, Büyük Doğu merkezinden yola çıkarak, onun emirlerine bağlı olduğu Kur’an ve sünnet çizgisinden asla sapmadı. Bu doğrultuda bir mücadele verdi. Fikirde ve sanatta yeni çığırlar açmak zorunda olduğunu bize anlattı ve bunun için savaştı. İdeolocya Örgüsü merkezinden yola çıkarak kendi sistem ve diyalektiğini oluşturan Salih Mirzabeyoğlu’nun açmış olduğu bu yolda bugün birçok takipçisi var ve kendisi coğrafyamızın fikir ve aksiyonda yıldızlarından birisi.

Salih Mirzabeyoğlu’nun düşünce dünyası her şeye yeni bir anlayış ile bakılması gerektiğini söylüyor. Kur’an ve sünnet çizgisinde inşa edilecek yeni bir bakıştan bahsediyor. Mirzabeyoğlu, bugün yaşamış olduğumuz zamanda, “çağdaş” dünyanın anlayabileceği bir irfan sofrasının kurulması gerektiğini söylüyor. Bu bağlamda da Salih Mirzabeyoğlu’nun hem İbn Arabi’den, hem İmam-ı Gazali’den, hem İmam-ı Rabbani’den beslenerek gelenekten gelen bir yapıyı bugüne uygun şekilde yeniden ihya ettiğini söyleyebiliriz.

Mirzabeyoğlu’nu 70’lerde tanıdınız, tüm Türkiye gibi… Salih Mirzabeyoğlu İslamcı davaya, mücadeleye nasıl bir katkı sağladı? O dönemki hatıralarınızla beraber Salih Mirzabeyoğlu denildiği zaman aklınıza ne gelmekte?

Yeryüzünde bulgucu, doğurgan insanlar vardır. Muştu taşıyan insanlar… Bu insanlar içinde bulundukları cemiyeti dosdoğru bir yol olan İslam’a taşırlar. Yunus Emre buna bir misaldir. Salih Mirzabeyoğlu da hâl ve tavrıyla o kişilerden biridir. Salih Mirzabeyoğlu bir dava adamı demektir. Samimiyet ve İslâm’a teslimiyetin timsali olmuş bir mümin, bir mücahittir. Kur’an ve Sünnet çerçevesinde fikriyatını oluşturan, ruhunu ve aklını ona göre yoğuran, sırat üzere yürüyen, dava anlayışından asla vazgeçmeyen bir adam Mirzabeyoğlu. Onu öne çıkaran noktalardan birisi de davası için anlayışını aktarırken görmüş olduğu eksiklikleri, müdahale edilmesi icap eden meselelerde gerekirse eliyle müdahale etmekten çekinmeyen cesur bir insan oluşudur. Diliyle mücadelesini zaten sürekli devam ettirmiş bir dava adamı olarak, sükût halini asla benimsemeyen ve buğz etmekle yetinmeyen bir karakter. Her zaman yanlışları eliyle düzeltmenin yollarını aramış, aynı zamanda diliyle, kalemiyle de bunu haykırmaktan asla geri durmamış bir asalet örneği olarak görmüşümdür onu her zaman. Asil bir insan, bir dava adamı, bir teslimiyet adamı, bir muştu adamı, bir duruş adamı, bir kavga adamı… Mirzabeyoğlu, asla davadan ümidini kesmemiş, kendi döneminde söylemesi gereken şeyleri söyleyebilmiş, kuytu köşesine çekilip zikriyle meşgul olup kimseye karışmayan bir adam asla olmamıştır. O bir kavga adamı olarak meydanın tam orta yerinde en yüksek seda ile bir duruş ortaya koymuştur.

Senelerce cezaevinde tutulması hakkında ne söylemek istersiniz?

İlk tanıdığım zamandan beri Salih Mirzabeyoğlu’nu anlattığım şekilde gördüm. Duruş sahibi olduğu için zaten kendisine hüküm verilmiş, dönemin 28 Şubatçıları fikirleri Salih Mirzabeyoğlu’nu hapse atmak suretiyle susturmak istemişler, ancak bunda da muvaffak olamamışlardır. O tefekkürüne ve tezekkürüne oradan da devam etmiştir.

Vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz.

Ben de teşekkür ederim.

Baran Dergisi 748.Sayı

İsminiz

 

E-Posta Adresiniz

Fikirlerinizi Bizimle Paylaşın