Modernizm ve Ulus Kimliği, 23 Nisan ve Halk İradesinin Yansıtılması…
Althusser’de de ifadesini bulduğu gibi ‘Her tez, nesnelliğini kendi durduğu yerden kurar. Bütün pozisyonları kuşatabilen bir nesnel bakış olamaz.’ İnsanlardaki aidiyet ve kimlik duygusu; bilgi ve kuram üretme, kavramsal bir yapı oluşturma, rasyonel-mantıksal bir örgü kurarak bütün insani faaliyetleri doğal zemine oturtma çabaları muhakkak ki toplumun kendi durduğu yerle doğrudan alakalıdır.
Modernizm’in doğal bir sonucu olarak uluslar, ulus devletler ve yönetim şekilleri ortaya çıkmış, yeryüzü haritası bu sonucun renkleriyle boyanmıştır. Postmodernizm, farklı bir paradigmaya yönelimi hissettirse de birkaç yüzyıldır oluşan siyasi şekillenme somut olarak varlığını sürdürüyor.
Uluslaşma sürecimizin belirgin ve belirleyici noktalarından biri de 23 Nisan’dır. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, Türk Milleti’nin ruhunun bayraklaştığı, halk iradesinin çocuk, genç, yaşlı, kadın ve erkeğiyle bir bütün halinde tecrübe edildiği bir tarihtir. Stefan Zweig’in deyişiyle ‘yıldızın parladığı anlar’dan biridir bu an.
Kendini gerçekleştirme duygusuyla yoğunlaşarak saf irade halinde berraklaşan, uluslaşmanın zirvesini soluyan bir tarih 23 Nisan.
23 Nisan, uluslaşma tarihimiz.
23 Nisan, bu halkın tarihi
23 Nisan, bizim tarihimiz.
Genel insanlık tablosu içerisinde özel ve bize ait olan karelerde çağlardan çağlara, modernizmden postmodernizme doğru giden çizgide bize ait olan uluslaşma ve halk iradesi, kelimelerle ancak bu şekilde ifade edilebilir sanırım.