KOPTU KOPACAK OLAN
Koptu ne varsa
Koptu damarlar, tarihten urganlar, kadim okumalar
Güpegündüz oldu bütün bunlar
Bakırcılar çarşısı tarumar, yani incik boncuk
Ekmek kırıntıları kan revan
Ölmediyse çarşı-pazar, yaşıyorsa insan
Huda mühletidir toprakta can, börtü böcekte heyecan
Kayıp şehrin bulvarları işgal, işgaliyeler tufan
Üşütmedi kar, yıldırmadı fırtına
Bir kazanda kaynamadı insan
Oysa ben kışta kaldım
Sense hep bahardın
Koptu ne varsa
Hatlar, halatlar, düşler, rüyalar
Gülmekten koptu ya
İçten bir erime, incecik ipeklerin sahte yüzü
Bir karakış manzarası
Eskimoların türedi kanamaları
Bir parça ekmekti dünya
Öldürdüler bir kışla önünde
Yas tutan engerek
Durmayıp okusa on bin asır öncesini
Bir mızrak şakırtısı oluştursa
Yağan şu yağmur yıkayabilir mi içindeki elması
Ya da dağıtabilir, un ufak edebilir mi kahreden uğultuyu
Koptu ne varsa
Ecinniler, al basanlar, Mozart’ın konçertosu
Katli rical üçlemesinde yarasalar
Batıya dönen gözleri kör eden katedral
Paramparçadır insan kırıkları
Ayrılıyor yosun tutmuş denizin balıkları işte
Ölüyorlar bin hançer yarasıyla
Tarih dökülüyor
Kurşun dökülüyor
Fal baktırıyor esatiri evvelin
Ne müptezel, ne müteharri bilmem hangi mektep kaçkınları
Kırık urbalara dönüşen gövdeleri
Şah mat olmuş ceninde bekleyen çocuk
Üşüyor suya inen ceylanın gözleri
Koptu ne varsa
Sinirleri, antenleri, elektrik direkleri
Ve dahi eprimiş bir sirkenin
Ne işe yaradığı bilinmezse harbi umumi
Meyyiti müteharriktir mütemadiyen
İşte hayat
İşte ömür
İşte basübedelmevt
Yürütedursun Kasımpaşa, ne kadar yürürse şu yelkovan
Alaturka bir esintiye benziyor bu günden bahar
Koptu ne varsa
Dostluklar, teleksler, hatıralar, şehirliler
Bilyelerde kalan akıl yusyuvarlaksa
Malumatımız eski pencereden sızan ışık
Daralmış, darası dargınlıklar pazarında küpeşte
Bu şehrin kadınları utangaçtı eskiden
Gözlerin toprağa akışı gibi perde perde munisleşirdi
Ansızın bir sayha dalgalansa göklerde
Kök boya, kök kavi, kök burcu burcudur kilimlerde
Böylesine inişler dalgalandıkça çehresi eskir insanın
Kekremsi bakar çocukların gözleri
Geçmişin sayfaları emsile, bina, maksut
Durmuyor işte gizlenmiş sırların öyküsü
Kısalıyor vakit, beyhude ömür, hiç olmazsa ellerimden tut
Koptu ne varsa
Dağlar dalgalandı, deniz yarıldı, bir uçurumdur koptu
Eskicilerde bal mumu yok, insan yok, bir kitabın tamda ortasından
Okun yayından fırlayışına benzer suretler, gözler
Velfecr okudukça dökülüyor sırlar, başlıyor ifşa
Oysa şehrin tepelerinde gezgin, ukalâ, sinsi şeytan elbiseli
Bu bahçede güllerin kokusu ezeldendir
Duyamaz hiçbir sinsi, hiç bir iblis
Bir ezel kokusudur ruhlara inşirah veren
Koptu ne varsa
İğneden, gövdeden, gökten gönderilen ipten
Mart 2019 – Ankara **“Koptu Kopacak Olan” şiirimiz, yayınlanacak olan Kurşuni Şafaklar şiir kitabımızdadır.