Hoşgeldiniz

TWITTER FACEBOOK

DOSTLUK ÜZERİNE

Ana Sayfa » MAKALELER » DOSTLUK ÜZERİNE

DOSTLUK ÜZERİNE

 

“Evveli, ahiri, zahiri, batını selamlarım. El- evveli Allah, el-Ahirü Allah, ez-Zahirü Allah, el-Batınü Allah,. Sahibi selamlarım. Sahib-i Hakiki’yi selamlarım. Sağımı, solumu, önümü, ardımı selamlarım. Levlake sırrının mazharını selamlarım. Validesini, Hatice validemi, Fatıma Validemi, selamlarım. Ciharı Yar’ı Güzini selamlarım. Erkan-ı Erbaa’yı; Selman’ı, Mikdat’ı, Ammar’ı, Ebu Zer’i selamlarım. İmameyn-i Muhteremyn’i selamlarım. Taife-i ecinniyi selamlarım, Müminlerini ve Müslimlerini ve sizi selamlarım”. Bu selamlamayı Fethi Gemuhluoğlu’ndan öğrendik. Böyle selamlaşmalıyız.

Resulü Ekrem efendimiz “Önce selam, sonra kelam” buyurdular. Dostluğun başlangıcı selamdır çünkü. İlk söz nasılsa diğer sözler öyle gelir. İlk bakış gibi, ilk etki gibidir.

Dostluk, ilkin kalbinledir, yani kendinle ilgilidir. Dost olmak merhamet elbisesi giymek demektir. İnsanın içindeki dünya, dostluğun da belirleyicisidir. Dünyanızın büyüklüğü ne kadarsa, dostluklarınızın büyüklüğü de o kadardır. İnsana yürüyüşünüzün kaviliği neyse, size yürüyüşünde kaviliği o kadar. Bunun nedeni, içinizde ki kabullerle, retlerin birbiriyle çatışma halinde olmalarıdır. Kabullerinizle, retlerinizle insansınız. Dostluk adına baktığınız her bakış, konuştuğunuz her cümle bu çerçevededir. Gizlediklerinizle, açıkladıklarınızın da birbirinden ayrı şeyler olmadığını söylemeliyiz. Gözlerinizde yansıyan suret insanın içine düştüğünde sırrınız da düşmüş olur. Her bir birey bu algıyı yeterince fark edemez. Fark eden kendisini geliştirdiği içindir ki bu fark edişle ilişkilerinde farklılıklar ortaya çıkar. Birisinde yüzeysel dururken diğerinde derinleşir. Asıl olan karşılıklı konuşulan kelimeler, konuşulmayanların da tercümanlığını yapmaktadır.

Sözün gözle olan ilişkisi ayrıntıdır. Asıl etkili olansa gözdür. Göz ise hayrı ve hakkı görmekle derinleşir. Dostun eli, gözü gerektiğinde dili olmak gerekir. Dost kendisi için arzuladığını dostu içinde arzu eder. Anlık iletiler için farklı iletişim aygıtlarına gerek duymaz, çünkü o kalple hisseder. Dostluğun dili gönüldür.

“Hal sâridir, marazda sâridir” Fethi Gemuhluoğlu konuşmasında böyle söylermiş. Geçici hallerimiz, rahatsızlıklarımız olur bunların geçici olduğundan şüphe etmemeliyiz. Sârilik ise kalıcı olmaktır. Sürekli halde olma haline denir. Dostun dosta sâriliği vaz geçilmezdir. İstenilen budur. Peygamber-i Ekber efendimiz buyurdular; “Önce refik sonra tarik” yani önce yolda yoldaş bulmalı sonra yola çıkılmalıdır.

Her şeyin bir göz temasıyla başladığını bilmeliyiz. Gözden göze sirayet eden unsur gönle yol bulur. Dolayısıyla göz ile gönül birliği dostun şekillenişini sağlar. İnsanların birbirlerini gönülle demlendirdiklerini söylemeliyiz. Gönül demleyiciler olmalıyız. Mesele gönülde kalmaktır, kabukta olandan hayır gelmez. Gönülden gönüle yol bulanların çocukları da gönül çocukları olur. Döl çocuklarından hayır gelmez. Aşksız yapılan işten de, aştan da, bakıştan da ne insana, ne cemiyete, ne de millete fayda yoktur. Gönül çocuklarıyla yoldaşlık yapılır. Gönül çocukları dostunu yolda bırakmaz.

Dosta dost olan, tabiata da, varlıklara da, hayata da, insanlara da dost olur. Dolayısıyla fikrin dostu olmak, düşüncenin, şiirin, edebiyatın dostu olmak inancın dostu olmakla mümkündür.

Fethi Gemuhluoğlu, “Dostluk Üzerine” de şöyle söyler; “İnsana dost olmak, fikre dost olmak, coğrafyaya dost olmak, tarihe dost olmak, kendi vücuduna dost olmak, komşuya dost olmak gibi kademe kademe ama entegre bir bütün içinde tüm dostluklar söylenmeye mecburdur. Bütün dostluklar söylenmelidir”. Bunlar bana Peygamberimiz ashabıyla sohbet ederlerken yoldan geçen bir sahabe için içlerinden biri der ki şu gideni ben çok seviyorum. Bunun üzerine Âlemlerin sevgilisi, efendimiz “Ona sevdiğini söyledin mi” buyurdular. Hayır, söylemedim denilmesi üzerine “Git ona benim selamımı ve sevdiğini söyle” denilir. O da gider ve “Allah Resulünün selamı var, ben seni Allah ve Resulü için çok seviyorum” der. O da “ben de seni Allah ve Resulü için çok seviyorum” karşılığını verir. Bu bize cemiyette nasıl davranılması gerektiğine örnektir. O halde her bir dost, her bir arkadaş yanındakine, dostuna, komşusuna hissettikleri güzel şeyleri söylesin. Usül öğretilmiştir. Bize nasıl öğretilmiş ise öyle yapmalıyız.

Dostluğu geliştirmenin en önemli yolunu öğreten Peygamberimizin yol göstericiliğiyle yollarımız aydınlanmaktadır. Dolayısıyla her şeye dost olmak ve öyle davranmak icap ediyor. Sevgiyle bakarsanız sevgi görürsünüz. Dostlukla bakarsanız dostluk görürsünüz. Dostluk öyle bir şeydir ki, öldürülmesi muhakkak iken dostuyla birlikte ölümü göze alarak gecenin içine yürüyen, mağarada kalan, onun adına korkan ve yılanın deliğine ayağının topuğunu dayayandır. Dost öyle bir kimsedir ki gel denildiğinde tereddüt etmeden gelen ve yatağımda yat denildiğinde de yatağında ölümün geleceği mukadderken asla tereddüt etmeyendir. Bu iki örnek Hazreti Ebu Bekir ve Ali’nin Peygamberimizle dostluğuna örnektir. Öyle olunmalıdır.  Büyük Veli Mehmet Zahit Kotku Hazretlerine sormuşlar dostluk nasıl başlar diye. Hazret şöyle ifade etmiş; “Peki demekle başlar”.

Dost olmak için attığımız her adım, her bakış ve her cümle rahmete yöneliktir. Hayata, insanlar ve bütün varlıklara böyle bakılmalıdır. “Önden gelenleri de arkadan gelenleri de selamlıyorum.”

 

25 Şubat 2013 – Ümraniye *”Dostluk Üzerine” yazımız, yayınlanacak olan Sevme Sanatı deneme eserimizden alınmıştır.

İsminiz

 

E-Posta Adresiniz

Fikirlerinizi Bizimle Paylaşın