Hoşgeldiniz

TWITTER FACEBOOK

AŞKA YÜRÜYÜŞ

Ana Sayfa » MAKALELER » AŞKA YÜRÜYÜŞ

AŞKA YÜRÜYÜŞ

 

 “Aşk kılavuz istemez, tek başına yol alır.”

Muhammed İkbal

 

Hiç gerek yoktu dolambaçlı yollara sapmaya. Bütün yollar sonuçta aynı noktaya çıkıyordu. Bunu öğrenmek içindi yolculukların nedeni. Bulmak için, yolda olunması gerekliydi. Dur durak bilmeksizin yürüyüş sürdükçe yolların kıvrıla kıvrıla, döne döne geldiğini, gittiğini görürsün ya, aslında gördüğün bütün yollar aynı merkezden yine aynı menzile döner. Yolların başladığı ve bittiği nokta aynı, geliş neredense dönüş de oraya. Mutlak inanış ve mutlak gerçekliktir bu.

 

Kalk ve yürü, kurtulsun gemi

Kalk ve yürü, yürekler genişlesin

Kalk ve yürü, dev bir ordu olduğunu göresin

Kalk ve yürü, ardından yürüsün şehir

Kalk ve yürü, yeniden dirilişin ışığı vursun gözlerine

 

Şimdi vaktidir, kıyamda durmanın

Şimdi vaktidir, asil bir duruşla asrı yıkamanın

Şimdi vaktidir, Kudüs’ün alnından öpmenin

Şimdi vaktidir Bağdat’ın, Halep’in, Şam’ın, Kurtuba’nın, Semerkant’ın, Yemen’in, Hindikuş ve Himalaya dağlarının,

Mavi bir sonsuzluğun ışığıyla aydınlanmaya, iman sancağıyla dalgalanmaya.

 

Şimdi vaktidir İstanbul’dan, Konya’dan, Bursa’dan Edirne’den, Diyarbakır’dan, Cizre’den, Çukurova’dan, Antakya’dan bir Mekke bir Medine hasretiyle ezana durmanın, kıyamda kalmanın.

 

Maide suresi 35.ayette şöyle ifade ediliyor; “Ey iman edenler, Allah’tan korkup-sakının ve (sizi) O’na (yaklaştıracak) vesile arayın; O’nun yolunda cihat edin, umulur ki kurtuluşa erersiniz.”

 

Yolculuk hali, dünya halidir. Olup bitmekte olan her şey, bir duruşla,  bir tavırla, bir inançla şekillenmektedir. Kavgaların, savaşların, önü alınmaz kıskançlıkların, hınçların, kinlerin yüzyıllar boyu unutulmadan döne döne geliyorsa ve dur durak bilmeksizin canları, çocukları, kadınları öldürüyorsa; insanda var olan iyiliklerin, güzelliklerin, aşk ikliminin susuzluğundandır, ilgisizliğindendir. İnsan şerefli bir varlık olma hüviyetiyle var edilmiştir. Onun şerefsizliğini- bayağılığını, sıradanlığını, zalimliğini, kıskançlığını ortaya çıkaran hususlar; vahiyden nasibini almamış olmalarından ileri gelmektedir. Müslüman oldum demek yetmiyor, çünkü Müslüman; “elinden ve dilinden herkesin emin olduğu kimsedir” buyrulmuştur. Âlemlerin sevgilisi Peygamber efendimiz (as) bizlere öyle olmayı öğütlemiştir. Meselemiz, insanın mayasının doğru iklimde demlenip demlenmediği meselesidir. Doğru iklim Kuran ve sünnet iklimidir. Kuran ve sünnete ittiba ederseniz, hak ve hukuk çizgisinde, aşkın bir anlayışla yeryüzünde bulunur ve öyle yaşarsınız.

 

Dünya tepeden tırnağa değin yoldan ve yolculuklardan ibarettir. Dolayısıyla böyle bir gerçekliği fark ederek hazırlıklı olmak icap eder. Yolda ne lazım, yolculukta en çok neye muhtacız bunu bilmek gereklidir. Çünkü ona göre hazır olmak, şartları lehe çevirmek kişinin kabiliyetine, anlayışına, manevralarına, zekâsına, gönlüne kalmıştır.

 

Gönül işi, zekâ işi değildir. Sonraki zamanlarda, süreç başladıktan sonra aklın devreye girmesi elbette ki kaçınılmazdır. Çünkü yolculuğun belirlenişi akılla ilgilidir. Aklın idraki doğrultusunda ancak aşkla yürünebilir. Aşkla yürümekle, aşka yürümek farklı şeylerdir. Meselelerin çözümünde, olaylar karşısında, ya da herhangi bir işe yoğunlaştığımızda o işi, o meseleyi aşkla yapmak icap eder ki ondan bereketler tezahür etsin. Aşka yürümek ise gönülle göz arasındaki ünsiyetten meydana gelen ve asla aklın müdahale etmesinin imkânının olmadığı bir durumdur ve en asli, en sahici ve en sarsıcı bir vakıadır. Bu süreç başladıktan sonra devreye girer; akıl, mantık, düşünce, felsefe, yani adı her neyse o.

 

Aşka yürümek, gönle yürümektir.

 

Gönül, aşkla boyanınca tepeden tırnağa insan aşk olur. “Aşkolsun” denildiğinde, ironi yapılmış olsa da böyle bir benzetmenin özlemi de söz konusudur. Hayata, insana, tarihe, coğrafyaya, bitkiye, ağaca, denize, çiçeğe, çocuğa, kuşa, kurda, dost olmak gereklidir. Öyle olunca her şey başka gözükmeye başlar. Yazıda, şiirde, hikâyede, romanda, edebiyatta anlamını güçlendirmiş olur. Yazıya aşk bulaşmış olur. Gönlün akmadığı, bulaşmadığı, olmadığı hiçbir eylemin insanda da, doğada da, çevrede de faydası yoktur.

 

Bir işte gönül varsa bereket vardır. “Gönülsüz aş, ya karın ağrıtır ya baş.” Gönlümüzle yaptığımız, gönüllülükle yaptığımıza işaret eder. Gönüllü olmak, gönlü olmaktır. Gönül gözüyle bakmak, zahirden öteye geçebilmektir. Kabuğu kırıp, içeriye girmek, içte olan bitene şahit olmaktır. Gönül inciten kendi gönlünü incitir. Gönül kıran kendi gönlünü kırar.

Her şey aslına dönüyor ya, kaleme emredildiğinde kalem yazmış yazılması gerekenleri ve onu duyanlar yazar, edebiyatçı, bilim adamı, ilim adamı mı olmuş? Öyle olmalı. Bilmenin, keşfetmenin, duymuş olmanın hazzıyla bu dünyada yazılıp çizilmektedir ve genellikle şöyle ifade eder eli kalem tutanlar; “benim hayatım, okumak ve yazmaktan ibarettir. Eğer okumaz ve yazmaz isem ben yaşayamam. Yaşama kaynağımdır kitaplar, yazılar ve şiirler.”

İşten bundan dolayıdır ki, sorumluluklar farklı farklıdır. Yükümlülükler de öyledir. Her insanın yükü, taşıyabileceği, sorumluluğu ve sorumlu oldukları değişkendir. Devleti yönetenlerin yüküyle yalnızca kendinden sorumlu olanın ya da ailesinden sorumlu sayılanın durumunu yan yana koymamız mümkün değildir. Bu nedenledir ki kazanımlar ve kaybedişler bu oranda büyür ya da azalır.

 

Demek oluyor ki hayata yürüyüş, anlamsız değildir. Yükümlülüklerle dopdoludur, bu nedenledir ki hayata aşkla yürümek, aşka yürümek ve aşk içinde bir ömür sürmek insana kazandırır, kaybettirmez. Aşkla bakmalıyız baktığımız her şeye. Aşkla koklamalı ve aşkla dokunmalıyız, kokladıklarımıza ve dokunduklarımıza. Aşkla yürürken; yürüyüşteki asaletin tezahüründe erdemlilik vardır, tevazu vardır, duygusallık vardır, teslimiyet vardır, şuur vardır, şiir vardır.

 

İnsanlığın içine düştüğü zulüm çukuru, zalimleri mutlaka boğar. Er ya da geç zalimler kaybeder. Mazlumların ahları yeryüzünde yeni hamlelere, uyanışlara neden olur. Sancı büyüktür. Lakin doğumun da büyük olacağına işaret eder. Büyük düşlerin, büyük sancıları ve büyük doğuşları, muştuları olur. Aşka gözleri, yürekleri ve akılları değmiş olsaydı Haçlıların; merhametten nasiplerini alır giderlerdi. Nasipsizlik hayatta en kötü olanıdır. Haçlılar, zulmün adıdır. Şimdi aşka yürüyen ve aşkla yürüyen hilal taraftarlarının şemsiyesinde merhamet, şefkat, insanlık ve hukuk vardır. Bütün insanlığa gerekli olan bu ve benzeri vasıflar, ancak aşktan beslenir. Bizde ki aşk, yaratılış sırrında ki aşktır. Yaratılışın bize lütfettiği ihsan, ikram ve inam; iman ve İslam şemsiyesidir. Aşk, âlemleri var eden gücün, yaratıcımızın, Allah’ımızın ikramından başka bir şey değildir. Buna sebep her halimiz aşktır bizim.

 

Zahirem yalnızlık dolu

Sana verebileceğim nedir biliyor musun?

Bende kalan sen, yalnızca sen

Yalnızca kırmızı, kırmızı bir kalem

 

 

 

16 Şubat 2016 – İstanbul *”Aşka Yürüyüş” yazımız, yayınlanacak olan Sevme Sanatı deneme eserimizden alınmıştır.

İsminiz

 

E-Posta Adresiniz

Fikirlerinizi Bizimle Paylaşın