ACININ BÖYLESİ
Ne çok acı vardı
Bu acı tepeden tırnağa kadardı
Öylesine sarıyor ki gökyüzü kadar
Sanıyorsun Kerkük, Buhara, Semerkant
Sanıyorsun Afrika, Türkistan, Taşkent
Nerde kalıyor Filistin ey çocuk
Gözlerime bak gözlerin kadar
İçimde bir yılan kıvrılıyor
Eritiyor dimdik duran dağları
Sanki ben bir tepeydim, kocaman bir dağ idim
Eridim, bittim kaybolup yittim
Şu dağ başında yanan ateş
Gecede karanlığı aydınlatan yıldız, dolunay
Yüreğime düşen bir güzelin gözleri
Göğsümü kabartan ay
Bir yamaçtan diğerine yankılanır gibi
Pınar sularının akışı gibi şırıl şırıl
Bir yağmur damlası gibi ipil ipil
Damla damla yüreğime düşen
Öyle bir acı ki ta yüreğimin içinde
Sanki Filistin, sanki Gazze, sanki Suriye, sanki Sen
Şu denizin karşı kıyısında bekleyen
Yani orda bekleyen
Yani bir dağın yamacında
Bir evin eşiğinde
Güpegündüz yavuklusunu bekleyen bir gelin edasıyla
Bir annenin askerdeki kınalı kuzusunu bekleyişi gibi
Şu rıhtımda oturup bekleyen, şiirler yakan, türkü söyleyen
Öyle büyüksün ki acı
Yüreğimi yüreğine yaslayıp
Bir demircinin örsünde döver gibi dövüyorsun
İçleniyorum, bir dere akıyor
İçleniyorum, bir çocuk bakıyor
İçleniyorum, bir yıldız kayışı gibi kaybolan
Göz göz olmuş evlerin yanışıyla
Güneş çekip gidiyor
İşte böyle
Acı, tepeden tırnağa kadar bir dev gibi
Yüreğimi alıp götürüyor
Uzaktan bakan bir çocuğun tebessümü
Umut veriyor bana
Ömrümce bekliyorum rıhtımda
Her güneş doğuşunda
Rüzgârın esişinde, taptaze umutlarla bekliyorum
1 Temmuz 2018 – İstanbul *“Acının böylesi” şiirimiz, yayınlanacak olan Şeytan ve Trampet şiir kitabımızdadır.